AHMET GALİP KESKİN
(Ahlat-1899-Konya-1940)
MUALLİM-ŞAİR-MÜTEFEKKİR-HATTAT-HAKKAK
Yalvaç’ın yetiştirmiş olduğu,fakat daha tam olarak tanınmamış ve kadr u kıymeti bilinememiş şahsiyetlerden biridir.Hece ve aruz vezinleriyle yazdıkları milli şairimiz Mehmet Akif ERSOY ve klasik Türk Edebiyatımızın zirvesi Fuzuli’nin şiirlerine benzer.
Ahmet Galip Efendi Bitlis’in Ahlat ilçesinde 1899 yılında dünyaya geldi.Babası Eğirler köyünden Ramazanoğulları sülalesinden Mehmet Kemaleddin efendi,annesi Yalvaç’ın Debbağlar mahallesinden ve Yalvaç ulemasından Hacı Keskin diye bilinen İsmail Hakkı efendinin kızı Şerife Fatıma hanımefendidir.
Muallim Ahmet Galip,ilk öğrenimine Ahlat’ta başlamış İstanbul’da da özel bir okulda bir yıl kadar okumuş fakat eğitimini tamamlayamamıştır.Diyarbakır’ın Beşiri kazasına ailesinin yanına dönerek stajyer katip adayı olarak devlet hizmetine girmiştir.Babasının vefatı üzerine ailesi ile önce Diyarbakır’a bir müddet sonra da Yalvaç’a göç etmişlerdir.Yalvaç İdadisinde katip olarak görev yaptığı sırada Hamidabad sancağında açılan muallimlik imtihanına girerek öğretmen olmuştur.Sırası ile Yalvaç Numune Mektebi,Yalvaç Orta mektebi yazı öğretmenliği Sücüllü İlk mektep başöğretmenliği Kötürnek (Madenli) Dinek (Şarkikaraağaç)köylerinde maarif hizmetlerinde öğretmen olarak görev aldı.Son görev yeri olan Barla (Eğirdir) merkez okulu öğretmenliğinden emekliye ayrıldı.
Mütevazi,meziyetlerini açığa vurmayan,düşünceli,hafızası kuvvetli,bütün ilimleri kavramış,sade giyinen,kalender,yüzü yerde halim selim bir Yalvaç Beyefendisi idi.
Güzel sanatkardan Hüsn-i Hatda, taş,demir,ahşab üzerine kabartma yazı ve şekil çizmede,mühür ve damga kazımada pek mahir idi.
Yalvaç’ın eğitim ve öğretim faaliyetlerinin her alanında bilfiil say u gayret göstermiştir.
Yalvaç İdadisinin açılış tarihini düşmek için yazdığı ve halen müzemizde bir şaheser gibi duran şu taş kabartama yazı Onun bütün yönlerini gösterir:
“Bezl-i himmet ile Kaymakam Abdurrahman
Yad etti kazaya bu güzel yurdu ayan
Harbin uzun şedaidine iktiham eden
Türk’ün kanında marifetin nuru daima
Sönmez kalır ki işte bünyan-ı mefharet
Olmakda asra karşı o kudretle runuma
Tarihe beşaret kudsi meal ile
“Fer verdi zinet-i ulu’l-ilmi kaima (1340)
Ayrıca Sücüllü ilk mektebinin açılışına tarih düşmek için taş üzerine kabartma olarak hakkettiği şu mısralarda Ona aittir:
“Lutf edip Hazreti Rabbul Mennan
Doğdu afakımıza nur-ı hayat
Mektebin Kaymakam Abdurrahman
Kıldı inşasına himmeti bizzat
Sal-ı Rumi ile tarihi ayan
1134 Karye bu mektep ile buldu necat 1337
Güzel Yalvacımız için yazdığı ;
“Güller gibi bülbülleri handan Yalvaç’ın
Bülbül gibi de gülleri nalan Yalvaç’ın” diye başlayan “Yalvaç Medhiyesi” Onun memleketine bağlılığını ve hayranlığını en güzel şekilde dile getirir.
1940 yılının Şubat ayının ilk günlerinde meşhur Çınaraltı mevkiinde Yalvaç ileri gelenleri ve arkadaşları ile sohbet ederken yanlarına gelen müftü efendiye ta’zim için ayağa kalkıldığında Askerlik Şube Reisinin tabancasının yere düşerek ateş olması sonucu Muallim Ahmet Galip Efendi ağır yaralanmıştır.Akşehir tarıkıyle Konya’ya ulaştırılmış ve ameliyat edilmiş ise de kurtarılamayarak 14 Şubat 1940 tarihinde Rahmet-i Rahmana kavuşmuştur.
YALVAÇ MEDHİYESİ
Güller gibi bülbülleri handan Yalvaç’ın
Bülbül gibi de gülleri nalan Yalvaç’ın
Zevk ehline her köşesi bir bağ-ı iremdir
Etraf çemanzar u gülistan Yalvaç’ın
Çağlar sular,akmak da bütün bahçelerinde
Eltafına hayret eder insan Yalvaç’ın
Dil-hastelere neş’e gelir her tarafından
Şadlıkla kurulmuş yer asan Yalvaç’ın
Yalvaç diyerek geçmeyiniz öyle umursuz
Tarihi de olmuş hele pürşan Yalvaç’ın
Gezsen yedi iklimine gördüm diyeceksin
Bir misli acep var mı? Bu şadan Yalvaç’ın
Dehşet verir enzara Hisarındaki san’at
Gökler olur etbakına hayran Yalvaç’ın
Men mabedi var Mescid-i Aksaya mümasil
Fevkinde imiş taht-ı Süleyman Yalvaç’ın
Olmuştu havarilere bir merkezi tedris
İslama da var hizmet-i candan Yalvaç’ın
Meydan aramaz mestliğin zevkini artık
Hubanını kim görse ,hıraman Yalvaç’ın
Harbin o hararetli o buhranlı deminde
Mektep yapıyor halkı huruşan Yalvaç’ın
Dünyada bugün böyle maarifci şehir yok
Olmuş adı hep dillere destan Yalvaç’ın
Zira ki çıkan gençleri hep akıl u munis
Kahilin adı şanına bühtan Yalvaç’ın
Eğlenceye dalmak ne demek hiç bilmezler
Eşhas-ı bütün kar ile puyan Yalvaç’ın
“El minnetu lillahi” ki bir mefsedet olmaz
Eşrafıda eclafıda insan Yalvaç’ın
Tok gözlü, güler yüzlü, şeker sözlü fakirler
İnsanı bugün cana can katar Yalvaç’ın
Yanlış demedim bir de bakın başka bilada
Yer cennetidir vasfına şayan Yalvaç’ın
Ahkamına dinin ediyor hepsi riayet
Bil cümle ahalisi müslüman Yalvaç’ın
Hiç kimsenin ahvaline yok dahl u taarruz
Zahidler ile rindleri yeksan Yalvaç’ın
Der zahidi :-mey nuş edene afiyet olsun
Halkında kadimdir bu hoş erkan Yalvaç’ın
Rindanı da zahidlerin geçmez önünden
Danası bütün hürmete şayan Yalvaç’ın
Rindan mı dedim?fısk u fücur ehli değiller
Rehberdir ahalisine vicdan Yalvaç’ın
Hep halkı haluk, sulh u salah ehl-i serapa
Üstünde meğer ravza-i rıdvan Yalvaç’ın
Afetten emin eylesin Allahu Teala
Kalsın töresi haşre kadar can Yalvaç’ın
“Galib” dağınık söz dese de fark eder ehli
Şanına ne hoş düştü bu destan Yalvaç’ın
Muallim Ahmed Galip KESKİN
HACI ALİ RIZA EFENDİ
Yalvaç 1246(1830)-Çorum 1318-(1902)
Yalvaç’ın mütevazi sinesinden yetişerek hayatını geceli gündüzlü bitmez tükenmez bir şekilde ilim hizmetine sarf eden kütüphane vakıfı Hacı Ali Rıza Efendi H.1246 M.1830 yılında Yalvaç’ın Salur mahallesinde dünyaya geldi.Babası Hacı Mehmet Rüştü Efendi,dedesi Hacı Osman Efendidir.Dedesi Şam’da vefat etmiş ve kabri ordadır.Babasının mezarı ise Salur mahallesi kabristanının hayrat cevizleri yakınında,kabristan yolunun solundadır.
Annesi,Nuh kızı Ayşe’dir.Eşinden yedi yıl önce vefat emiş olup kabri eşinin mezarının yanındadır.
Hacı Ali Rıza Efendi ilk eğitimini memleketinde aldı.Annesi Ayşe Hanım Oğlunu Leblebiciler mahallesinde Musa Hocazedeye Kur’an öğrenmesi için gönderdi ve Ali Rıza Efendi küçük yaşta Kur’an-ı Kerimi baştan sona ezberleyerek hafız oldu.Yine Yalvaç’ta İsa Efenedi’den ve İstanbul’da bile müderrisliği meşhur olan Hisarardılı İhbar Billezi diye maruf Hacı İbrahim Efendiden ders aldı.
Tafsilini ilerletmek ve geliştirmek için Konya’ya gitti.Nakipzade medresesinde Müftü Abdulahad efendiden Molla Cami veTasavvuratı öğrendi.dört yıl Konya’da kaldı.Buradan Afyon Karahisar’a giderek Hamza Beyzade Ebu Bekir Sıtkı Efendiden beş yıl içinde Nusah,mantık usul-ı fıkıh,maani,kelam eğitimi gördü ve icazet aldı.Afyon’dan hocası ile beraber İstanbul’a geldi.Huzur derslerine katıldı.Ta’likat ve Ali Kuşcu şerhlerini takip etti.Hocasını Hacda vefatı üzerine yerine geçen Birgili Ali Efendiden Kadı Miri,Vidinli Ömer Efendiden Mir’at okudu.İstanbul Çarşamba’da Koğacıdede medresesinde kaldı.Hamidiye imtihanına girerek muavenet tezkeresi üç yıl sonra da 1270 (1853)yılında dördüncü dereceden naiblik(hakimlik) ehliyetnamesi almıştır.
Eğitim ve öğretim hayatının sonunda hakimlik görevine başlamıştır.Antalya Kaş,İçel Silifke,Kastamonu Taşköprü,Sivas Divriği,Ma’muretu’l-Aziz(Elazığ) ‘ın Arapkir,Karaman,Bursa,Aydıncık,İznik,Yalvaç,Beyşehir,Alanya,Yenişehir,Kuşadası,Malatya,Dersim,Gümülcine ve Çorum’da 48 yıla yakın bil fiil görev yapmıştır.
Beyşehir’de iken hac vazifesini ifa etmiş ve mukaddes toprakları gezme imkanı bulmuştur.
1318 yılında Çorumda yetmiş yaşını geçtiği bir zamanda dar-ı bekaya intikal etmiştir.Mezarı Çorumdadır.Kabir taşında şunlar yazılıdır;
“Atf-ı çeşm-i dikkat et, ey zair-i gafletperest
İbret al hal-i hazininden şu tenha makberin
Ruhuna merhumun et bir fatiha ithaf kim
Zira hak olmak mukadderdir,seninde beşerin
Naib-i Liva Yalvaçlı Hacı ali Rıza Efendi
Ruhu için el-Fatiha 4 Zilkade 1325(1909)
Hacı Ali Rıza Efendi hoş sohbet,müdakkik,mütebahhir,tasavvuf konularına vakıf ilmi ile amil halim mütevazi bir kişiliğe sahipti.
Muhtelif zamanlarda yazmış olduğu şiirlerinde Feyzi,Pertevi mahlaslar kullanılmışsa da Ali Rıza’da karar kılmıştır. Hacı Ali Rıza Efendinin Aişeyi Zehra( 17 recep 1275-1859) ve Mehmet Faik (6 Cemayize’l-evvel 1278-1863) isimlerinde biri oğlan biri kız olmak üzere iki çocuğu dünyaya gelmiştir.Mehmet Faik’de babası gibi hakim olmuş ve baba oğul ayrı yurt köşelerinde aynı vazifeyi icra etmişlerdir.Hacı Ali Rıza efendi kendi öz evlatlarının dışında fakir ailelerin çocuklarını görüp gözetmiş,evlilik çağına geldiklerinde de evlendirmiştir.Hatta bazılarını Yalvaç’a getirip yerleştirmiştir. Kendi maişetinde tasarruf ederek bine yakın kitap tedarik etmiştir.Bunlardan bir kısmını satın almış bir kısmını da eliyle yazmıştır(İstinsah etmiştir.)Her kitabın uygun yerine yazdığı tarihi kaydetmiştir.Tesadüf ettiği kitapların nüshalarını bulundurmak için kendi emeğine müracaat etmiştir. “Şu kitabı elde edemedim” demeyi kendisi için ayıp ve tembellik saymıştır.Sülüs nesih ta’lik rik’a yazı türleri ile çok güzel ve işlek yazardı.Eliyle yazdığı kitapların sayfa adedi yüz bini bulduğu söylenir. Muhtelif tefsir,fıkıh,mantık,kelam,maani,usul kitapları tasavvufa ait eserler divanlar,kamuslar vesaire ki...günün tam tekmil bir kütüphanesini vücuda getirmeye çalışmış,kitabiyat nokta-i nazarından sağlam bir temel meydana getirmeye muvaffak olmuştur. Hacı Ali Rıza Efendi,Yalvaç’tan Çorum’ a giderken ,yol şartlarını da göz önüne alarak kitaplarının bir çoğunu memleketine bırakmıştır.1891-1892 yıllarında Yalvaç Devlet Han Camii bitişiğindeki ahşap bir yapı olan “Muvakkithaneye” altıyüzden fazla eserinin yerleştirir.Masrafları ve mefruşatını de kendi karşılar.Kitaplardan sorumlu luluğu ve diğer işler için Sofu Hoca ismiyle ma’ruf Mustafa Efendiyi ücreti karşılığında burada görevlendirir.Ayrıca bazı mal ve gelirlerini de Kütüphaneye vakfetmiştir.Muvakkithane sonraları yol genişletilmesi sebebiyle yıkılmıştır.Sofu Hoca’da 1935 yılında vefat edesiye kadar bu görevi bi hakkın yerine getirdi.Kendinden sonra da oğlu bu görevi devam ettirmiştir.
Hacı Ali Rıza Efendinin istinsah ettiği yada kendine ait olan kitaplardan bazıları:
1-Kenzu’l-Kunuz,Yalvaç 1312
2-Kaşifu’l-Ğumum mine’l-Ulum,Alaiye 1291
3-Fıkıh hakkında müktesebat
4-Mevzuatu’-Müsemma li İkazi’l-Akilin
5-Mevzuatu’l-İkazi’n-Naimin 1310
6-Keşfu’l-Esrar
7-Ulum-i Mütenevvia Beyşehir 1288
8-Amme tefsiri
9-Rabıta
10-Ümmi Sinan Divanına Ta’lik
NACİ KUM
Muallim-Şair-Yazar-Tarihçi-Müzeci-Folklorcu-Araştırmacı
(Seydişehir-1898-Adana 17.01.1952)
Naci Kum Isparta’nın Atabey ilçesinin Altunbağ mahallesinden,Kum Ahmet oğullarından mülazım-ı evvel (üsteğmen) Hafız Mehmet Bey ile Avanos’un Genezin köyünden mülazım-ı evvel Ahmet Ağanın kızı Keziban Hanımefendinin oğludur.
23 Eylül 1314 (1898) tarihinde babasının redif depo memuru olması sebebiyle Konya’nın Seydişehir ilçesinde dünyaya geldi.
İlk öğrenimini ailesinden ve mahalle mektebinden aldı.1908 yılında Edirne Askeri rüştiyesine girdi.Balkan Harbi sonunda Edirne’nin işgali üzerine 1912 yılında Kuleli Askeri Lisesine nakl oldu.Sıhhi durumu sebebiyle 1.Cihan harbine katılamadı.Askeri Tıbbiyeye girmek istemişse de kayıt dönemini geçirdiğinde bu okula kayıt olamamıştır.İstanbul’dan Atabey’deki annesinin yanına memleketine gelmiş,daha önceleri alıp da okuyamadığı ve mütalaa edemediği kitaplarını gözden geçirmiştir.Bir araya Isparta’ya gittiğinde Isparta İdadisini ve müdürünü ziyaret eder.Okul müdürü Salih Bey’in ısrarı ile Beden eğitimi ve Jimnastik dersleri öğretmenliğini kabul eder.Naci Kumdan önceki öğretmen bir Rum genci idi ve Milli hissiyatın galeyana geldiği o sıralarda bir Rum’un öğretmenliği öğrenciler arasında tepki görüyordu.Kısa bir süre Isparta idadisinde çalıştıktan sonra Yalvaç’a tayini çıkmıştır.Yalvaç talim ve terbiyesinde büyük emekleri geçen Naci Kum, Yalvaç İdadisinde,Yalvaç Numune Mektebinde,Yalvaç İkmal sınıfları zukur (erkek) mektebinde Yalvaç Orta okulunda,Yalvaç Gazi Paşa İlk Mektebinde aralıksız 15 yıl öğretmen olarak görev yapmıştır.
1913-1914 yılları arasında Yalvaç’ta Antiocheia antik şehrinde İngiliz Arkeologu Sir William Ramsey ve arkadaşlarının yapmış oldukları kazılarda Maarif Vekaleti adına hükümet komiseri olarak vazife yaptı.Böylece de müzeciliği başlamış oldu.İleride Yazacağı “Yalvaç Armağanı” adlı değerli eserinde Sir William Ramsey’in kitaplarından ve kazı sonuçlarından büyük ölçüde faydalanmıştır.
1917 yılında Yalvaçlı Emir Kadılar sülalesinden Fatma Zehra Hanımefendi ile hayatını birleştirdi.Bu evliliklerinden Ülker Güzin ve M. Necati isimli iki çocuğu dünyaya geldi. Yalvaç’tan ayrıldıktan sonra Alanya,Antalya ve Ankara’da çeşitli okullarda öğretmenlik ve idarecilik yaptı.
Öğretmenlik görevine devam ederken Yalvaç’ta Sir William Ramsay’in yanında başlamış olduğu müzecilik ve Arkeoloji sahasındaki çalışmaları ve edindiği tecrübeler Onu önce Kayseri sonra Bursa ve Adana Bölge müze müdürlüklerine taşıdı.Müzecilikte göstermiş olduğu başarı ve yeteneği dolayısı ile en üstün derece olan 1.derece Uzmanlık Payesi ile taltif edildi.
Naci Kum,babacan yapılı,güler yüzlü,engin kültürlü,geniş hoşgörülü,iyilik sever,cömert bir insandı.Okuma ve yazmaya aşırı derece düşkündü.Kaleme almış olduğu onlarca eser ve yüzlerce makale onun bu yönüne canlı şahittir.
Gençlik çağlarında zamanının milliyetçi düşünceye sahip mütefekkirlerden Mehmet Emin Yurdakul,Ziya Gökalp,Yusuf Akçora,Hamdullah Suphi Tanrıöver Beylerle İstanbul’da tanışmış ve Onlardan çok etkilenmiştir.Türk Ocağına üye olmuş,Türk Yurdu,Halka Doğru,Ün,Başpınar,Yeni Fikir, Bursa Uludağ,Kayseri Erciyes,Antalya Türk Akdeniz,Etnografya dergilerinde yüzlerce makalesi yayınlanmıştır.Bunların çoğunluğu tarih,arkeoloji ve folklor üzerinedir.
Dil alanında geniş ve verimli çalışmaları sebebiyle Türk Dil Kurumu üyeliğine seçilmiştir.1948 yılında Beynelmilel Tarih Kongresinde ülkemizi temsil etmiş ve kendi tebliğini sunmuştur.Ayrıca Birleşmiş Milletler Eğitim,Bilim,Kültür Teşkilatı (UNESCO) üye seçildi.Hayatının sonuna kadar uluslar arası bu teşkilatta üye olarak kaldı. 17.01.1952 yılında Adana Bölge Müze Müdürü iken vefat etmiştir.
NACİ KUM’UN YALVAÇLA İLGİLİ ESER ve MAKALELERİ
1-Yalvaç Armağanı:Naci Kum’un belki de en kıymetli eseridir.Yalvaç üzerine yazılmış ilk ve halada tek olma özelliğini korumaktadır.Yalvaç ile ilgili yazılan bütün kitap ve makalelere ana kaynaklık yapmaktadır.Yaklaşık 200 sayfa olan eserini haritalarlar istatistik cetveller ilave ederek zamanının bilgilerini kayıt altına almıştır.
Eseri iki bölüm halinde incelenebilir;
1-İlk bölümü Antik Antiocheia şehri tarihi,kazılar,kazı sonuçları üzerinedir.Bu bölüm daha çok Sir William Ramsey’in o zamanlar Türkçe’ye tercüme edilmiş eserlerine,ve kazılarda komiser olarak bulunduğu sırada kendi gözlemlerine dayanır.
2-Bu bölüm ise Yalvaç’ın coğrafi durumu,Türkleşmesi ve İslamlaşması örf ve adetleri,eğitim öğretim durumu,yetiştirdiği alim,şair ve büyük adamlar ile eserleri,sanayisi ve ziraatı,gelişmesi için yapılması gerekenler,sosyal hayat,ihracat ve ithalatı gibi bir çok başlık altında Yalvacı ve Yalvaçlıyı inceler.Bu bölüme ise Türk tarih ve medeniyet kitapları,Yalvaç’ta bulunduğu yıllarda gözlemleri araş